Sosyolog Merve Ege tel 0505 767 5885
mervegeee@outlook.com
DUYGUSAL EMEK
02/06/2018
DUYGUSAL EMEK Küreselleşme ile birlikte bir çok alanda yeni yönetim politikaları ortaya çıkmıştır.Bu politikaların uygulandığı alanlardan biri de hiç şüphesiz çalışma alanıdır.Özellikle şirketler,hizmet kalitesini arttırabilmek ve var olan rekabet ortamı ile yarışabilmek adına,çeşitli yönetim stratejileri geliştirmişlerdir.Duygusal emek olgusu,bu yeni stratejilerden biridir.Çalışan bireylerin,şirketlerin amacına hizmet edebilmek için,kendilerinden beklenen şekilde davranmaları gerektiği duygusal emek kavramı;ilk defa 1983 yılında Sosyolog Arlie Hochschild tarafından “The Managed Heart”isimli kitapta ele alınmıştır.Hochschild duygusal emek kavramını;Yüzde ve bedende kamusal olarak toplumsal olarak gözlemlenebilen yüz ve beden gösterimlerinin oluşturulması için duyguların kontrol altına alınması ve yönetilmesi şeklinde açıklamıştır.Bu süreç bir ücret karşılığı satıldığı için bir emek olarak nitelendirilmiştir.(Hochschild,1983). Duygular Hochschild’in de açıkladığı gibi ticarileştirilmiş alınıp satılan bir meta haline gelmiştir.Aynı zamanda iş ortamını sahne,çalışanları aktör,müşterileri ise seyirci olarak nitelendirdiği bir oyun olarak ifade etmektedir. Hochschild,bireyin duygusal emek davranışını yüzeysel ve derin davranış olarak iki farklı boyutta incelemiştir. Sosyal kimlik kuramcısı olan Ashforth yüzeysel davranışı;bireyin gerçekte hissetmediği duygularını jest,mimik ya da ses tonu gibi fiziksel ifadelerini de kullanarak sergilemesi olarak açıklamıştır.Burada ifade edilen bireyin o an hissetmiş olduğu gerçek duygular yerine,işin gerekliliğine uygun olan duyguyu ortaya koymaya çalışması,Hochschild’in belirttiği gibi rol yaparak aktör konumda olmasıdır.Samimi duygular yerine,şirket ya da kurumun politikasının kurallarına uygun duygular sergilemeye çalışılmaktadır.Bu durum, bireyin gerçek hissettiği duygular ile o an sergilemesi gereken duygular arasında bir çatışma durumu oluşturabilecek ve bireyi olası bir duygusal tükenme yoluna götürmeye neden olabilecektir. Kendimizi,kabin memuru,öğretmen veya bir garson olarak hayal edelim.O gün kendimizi mutsuz,enerjisi düşük ve yorgun hissedebiliriz.Fakat duygusal emek kurallarına göre,bu duyguları bastırıp,daha canlı,güleryüzlü,neşeli görünmek durumunda kalırız. Hochschild,derin davranış kuralını açıklarken,bireyin duygusal bir çaba sarfederek,karşısındaki kişi ile empati kurmaya çalıştığını,onun almış olduğu hizmetten memnun kalmasını sağlamak adına,olumlu duygularla yaklaşmak için çok fazla çaba harcadığını belirtir.Bu davranışı sergileyebilmek için düşünceler,imajlar ve deneyimlerin ortak bir duygu yaratması için hayali olaylar oluşturulur. Birey bu noktada, güzel şeyler düşünerek kendini motive etmeye çalışır.Kendini pozitif bir ortamın içine sürükleme çabası içindedir.Yüzeysel ve derin davranış türündede,duygusal uyumsuzluk,çatışma ve duygusal çelişki yaşanabileceğini söyleyebiliriz.Burada sarfedilen duygusal çaba,bireyin kendi içinde çatışmasına,iş stresine,kendine yabancılaşma ve duygusal tükenme gibi problemlere yol açabilir. TÜKENMİŞLİK KAVRAMI Bulunduğumuz Dünya’da,artık sıkça duymakta olduğumuz,bizlerinde zaman zaman yaşamış ya da yaşamakta olduğu tükenmişlik olgusu;Psikolog Maslach tarafından”İşi gereği uygun duygusal taleplere maruz kalan ve sürekli diğer insanlarla yüzyüze çalışmak durumunda olan bireylerde görülen fiziksel bitkinlik,uzun süreli yorgunluk,çaresizlik ve umutsuzluk duygularının yapılan işe,hayata ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlarla yansıtılması ile oluşan bir sendrom olarak tanımlanmıştır.Bireyde hem ruhsal hem de fiziksel bir enerji tükenişi meydana gelmektedir.Maslach’ın da belirttiği gibi,işimiz gereği duygusal taleplere maruz kalıyoruz;bu noktada duygusal emek olgusunun tükenmişlik sendromu ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Duygularımızında artık çalışma hayatının bir unsuru olduğu günümüzde,yaşanılan duygusal uyumsuzluk,iş görenlerde negatif bir duygu,stres,gerginlik vb olumsuz psikolojik ruh hallerine sebebiyet verebilmektedir.Rol yapmak zorunda olduğumuz durumlar bizleri yorabilmekte ve tüketebilmektedir. Duygusal emeğin psikolojik sıkıntılara sebep olduğu konusunda çalışmalar mevcuttur.Hochschild(1993)yılında yapılan araştırmada kendine çevreye yabancılaşma ve duygusal emek gerektiren mesleklerde tükenmişlik sendromunun görüldüğünü ortaya sürmüştür.Duygusal uyumsuzluğun iş performansını etkilediği kadar insanların psikolojik durumları üzerinde daha çok olumsuz etkiye sahip olduğunu ifade etmiştir. Nitekim yapılan araştırmalardada duygusal emeğin davranışı ile çalışan bireyler üzerindeki olumsuz etki ve tükenmişlik sendromu arasında yakın bir ilişkinin bulunduğu öğretmenler,bankacılar vd meslek grupları üzerinde yapılan çalışma sonucu elde edilmiştir. DUYGUSAL TÜKENME Duygusal tükenme, işe karşı isteksizlik,iş doyumu,çöküntü,kaygı,özsaygı,,öfke,kızgınlık vb duygular üreterek, iş performansının zayıflamasına,hizmet kalitesinde düşüklüğe,özel ve kişisel yaşamda problemlere,sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.Bahsettiğimiz bu problemler,duygusal emek olgusunun birey üzerindeki olumsuz etkilerindendir. Duygusal emek tutumuna göre çalışan bireyler,zorlayarak sergiledikleri duygu,tutum,ifadeler ile işteki rollerini içselleştirememeleri halinde yaşamış oldukları çatışma ile kuralları psikolojik olarak reddedecek duruma gelebilmektedir.Rekabet ortamının yaşandığı günümüz kapitalist dünyada,çalışan bireylerin manevi dünyası da bir sermaye haline getirilerek duygu özgürlüğü bastırılmakta yada bazı duygular uyandırılmaya zorlanmaktadır.Kurumların,çalışanların duyguları üzerindeki bu kontrol mekanizması,bireyi tükenmişliğin uçurumuna getirip işten ayrılma niyeti göstermesine kadar getirebilmektedir. MYLİFE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE KOÇLUKMERKEZİ SİZDE EĞER MYLİFE IN UZMAN PSİKOLOG VE PEDAGOGLARINDAN DESTEK ALMAK İSTERSENİZ BİZİ ARAYABİLİRSİNİZ YA DAÇAĞRI NUMARAMIZDAN İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ … 0505 767 58 85 MERVE EGE |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
İntihar - 16/10/2018 |
“Her nefis bir gün ölümü tadacaktır” Ölüm hayatın en büyük gerçeği ve her canlının hakikatidir.İnsanoğlunun en büyük kaygısı ve korkusu,kimileri için kurtuluş ve özgürlük yoludur.Birileri doğar,birileri ölür,birileri yaşar ve birileri kendini öldürür |
İNTİHAR - 09/10/2018 |
İNTİHAR |
- BİR KADIN - 11/03/2018 |
tin yok edilmesi bildirgesinde kadına yönelik şiddeti”Cinsiyetçiliğe dayalı olarak gerçekleşen ister kamuda ister özel yaşamda meydana gelen,kadınlara |
-YALNIZLIĞA YOLCULUK- - 17/02/2018 |
Ah ne çok şey yazılmış yalnızlığa, ne çok sözler söylenmiş... |
-TOPLUM VE TÜKETİM AŞIKLARI- - 30/01/2018 |
Postmodernizmin ve kapitalizmin politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan tüketim çılgınlığı,bir salgın hastalık gibi ilerleyerek,bireysel olmaktan çıkıp |